Ne kadar provokatif bir ifade değil mi; “Hizmetkar Liderlik” ?
Oysa niyet çok güzel, çünkü “Hizmetkâr Liderlik” anlayışının temelinde ekip bünyesinde kurulan ilişkilerin niteliği ve kalitesini yükseltmek yatmaktadır.
Hizmetkar liderlik kavramının temeli Elton Mayo ve arkadaşlarının çalışmalarına dayanır; Mayo ve ekibi 1924 yılında Western Electric kuruluşunun Hawthorne fabrikalarında bir dizi araştırmalar başlattı. İlk deneyler ışıklandırma üzerine idi ve ışık şiddetindeki artış ve azalmaların verimlilik üzerindeki etkileri incelendi. Ancak ortaya çıkan sonuçlar gayet şok edici idi. Aşırı ışıkta da loş ışıkta da, hatta karanlıkta da işçilerin verimliliği artıyordu. Deneyler, ısı koşullarına müdahaleler yapılarak sürdürüldü. Buz gibi soğukta da, 40 derece sıcaklıkta da verimlilik hep fazlaydı. Araştırmalar tam sekiz yıl sürdü ve beklenen sonuçların tam tersi sonuçlar bulundu. Birebir görüşmeler neticesinde bu yükselen verimlilikle ilgili çok enteresan bir faktörün farkına varıldı; verimlilik sürekli artmıştı, çünkü işçiler izlendiklerini biliyorlardı. “Üniversitelerden bilim adamları gelmiş, bizi izliyorlar, not alıyorlar. O zaman biz de bu ilgiye layık olalım, işe maksimum özen gösterip en iyisini yapalım.” demişlerdi. Kısacası temel kriter ısı ya da ışık değildi. Esas olan “insan” ve onun algılarıydı.
Hawthorne Çalışmaları, işletmelerde sosyal etkinin önemini ortaya çıkartan ilk deney olarak tarihe geçti. Sonuçta, çalışanlar birer makine değil, kendi insiyatifini kullanabilen ve sosyal çalışma koşullarından etkilenen bireylerdi.
Bugün klasik, otoriter, baskıcı ve dediğim dedik tarzında güç kullanılarak ve insanların başında demoklesin kılıcını sallayarak onları yönetme veya sosyal düzeni devam ettirmeye yönelik yöneticilik ve liderlik, çağ dışı kalmış olup bütün dünyada yeni liderlik modelleri geliştirilmiştir. Çünkü yukarıda da bahsettiğimize benzer bütün araştırmalar göstermektedir ki, klasik yöneticilik anlayışını kullanan yönetici astlarının kalbini, zihnini ve ruhunu satın alamamaktadır.
Özellikle günümüzde yokluk ve yoksulluk kavramlarına gittikçe yabancılaşan, Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin ilk iki seviyesi olan Fizyolojik ve Güvenlik katmanlarında sıkışıp kalmaktansa kendini gerçekleştirmeye önem veren, çalışan ebeveynler tarafından yetiştirildiği için hayatta kalmaya erken yaşlardan itibaren “programlanmış”, özgüveni yüksek, teknolojiyle içiçe büyüdüğü için bilgiye erişimi artık bir değer olarak görmeyen yeni kuşakları maaş karşılığı satın alabilmek ve kontrol edebilmek mümkün olmadığı gibi, 21. yüzyılda çalışanlarının gönüllerini, kalplerini ve üreticiliklerini de kuruma (işe) taşıyabilen şirketler ve kurumlar ayakta kalacaktır.
Bu anlamda l970’li yıllarda Robert Greenleaf tarafından geliştirilen ve günümüzde liderliğe farklı bir yaklaşım barındıran “hizmetkâr liderlik” kavramı ve modeli aslında yüzyıllar önce Peygamberimiz tarafından çerçevesi çizilen “seyyidü’l-kavmi hâdimuhum: Liderler (seyyidler) kavimlerinin hizmetârlarıdır” hadisinin sırrı ortaya çıkmakta ve bugün Batı toplumlarında hayata taşınmaya çalışılmaktadır.
Liderin asli görevinin hizmet etmek olduğunu tarifleyen bu liderlik tarzını anlamaya çalışalım önce. Iş yapış şeklinin merkezine ekibine, müşterilerine, iş paydaşlarına hizmet etmeyi konumlandıran bu liderlik anlayışının topraklarımızda ne kadar mümkün olduğunu saptamak için önce bu “hizmet etme” halinin ne anlama geldiğini irdeleyelim.
Hizmetkar liderin temel amacı – işlerin uygulamasının astları tarafından yapıldığının bilincinde olarak – işi yapanların işi yapabilecek ortamı sağlamaktır: temelinde ekibini yetkinleştirmek, üstün performans gösterebilmeleri için önlerindeki engelleri kaldırmak, başarılı olmaları için vizyon çizmek ve bu ortak vizyon dahilinde heyecan duymalarını sağlamak..
Müşteri tarafında da benzer bir anlayışla liderlik etmek: müşteriyi iş yapış şeklinin merkezine koymak, iç süreçlerini bu merkeze hizmet edecek şekilde sorgulamak ve gerekirse tekrar tasarlamak, ekibin odak ve motivasyonunu müşterinin devamlı değişmekte olan ihtiyaçlarına cevap verebilmek üzere diri tutmak ve ekibin müşterilerinin hayatına katma değer yaratmak, hayatını kolaylaştırmak üzere inovatif ve yaratıcı çözümler yaratmasını sağlamak.
Burada günün sonunda kendine “bugün ekibim için ne yaptım?”, “bugün müşterim için ne yaptım” diye soran bir liderden bahsediyoruz. Günlük iş hayatında geçirdiği zamanın ciddi bir bölümünü ekibinin gelişmesine ayıran bir liderlik tarzından bahsediyoruz.
Köklerinde askerlik ve memurluk olan bir toplumun otoriter yapısında, ast – üst ilişkisinin otokratik bir anlayışla yaşandığı ve güç dengelerinin ünvanlara ayrılmaz bir şekilde yapıştığı bir ortamda “astına hizmet etmek”, ihtiyaç ve beklentilerini anlamak, yaptığı işte anlam bulmasını sağlamak, başarılı olması için platform sunmak (hatta platform olmak), üstün performans göstermesi için hayatını zorlaştıran ve çözümü kendi etki alanında olmayan engelleri ortadan kaldırmak.
Emir komuta zincirinin her ne kadar eskisi kadar keskin olmasa da hala ilişki dinamiklerinde yaşadığı, sorumluluğun tek mercide toplandığı ve korku etkenin motivasyon kavramının içinde kendine rahatlıkla yer bulduğu bir ortamda “hizmetkar liderlik” kavramını kurumsal performanstan ödün vermeden yaşamak ve yaşatmak ne kadar mümkün?